SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TIB BAHSİ

<< 3874 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَادَةَ الْوَاسِطِيُّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا إِسْمَعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ ثَعْلَبَةَ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ أَبِي عِمْرَانَ الْأَنْصَارِيِّ عَنْ أُمِّ الدَّرْدَاءِ عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ الدَّاءَ وَالدَّوَاءَ وَجَعَلَ لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءً فَتَدَاوَوْا وَلَا تَدَاوَوْا بِحَرَامٍ

 

Ebu'd-Derdâ'dan rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.):

 

"Kuşkusuz Allah hastalığı da şifayı da yarattı ve her dert için bir derman yarattı. Binaenaleyh (Allah'ın yarattığı bu şifalı ilaçlarla) tedavi olmaya çalışınız, (fakat) haramla tedavi olmaya kalkışmayınız" buyurmuştur.

 

 

İzah:

Buhari, tıb; Müslim, selâm, fedâilü's-sahâbe; ibn Mâce, tıb; Ebû Dâvûd, tıb ;Tirmizî, tıb; Ahmed b. Hanbel, 1,377,413,443,446, 111,335, IV, 278, 315, V, 371.

 

Bu bab tedavi olmak için yenilip içilmesi İslama göre kötü sayılan maddelerden yapılmış ilaçlan kullanmanın caiz olma­dığını belirten hadisleri ihtiva etmektedir.

 

Hattâbî'nin dediği gibi yenilip içilmeleri dinen kötü sayılan şeyler iki kısımdır:

 

1) Pis olan şeylerdir. Bilindiği gibi pis olan şeyler tümüyle kötüdür. İçil­mesi haram kılınan şarap gibi maddeler bunların en açık örneğini teşkil ederler.

 

2) Tadları insan tabiatına uygun düşmeyen ve yenilip içilmeleri çok zor olan maddeler. İnsan tabiatı bunlardan hoşlanmadığı için kötü sayılmış ve yenilip içilmeleri yasaklanmıştır.

 

Binaenaleyh bu babda yer alan hadis-i şerifler, yiyilip içilmeleri dini­mizce kötü sayılan maddelerden yapılan ilaçlarla tedavi olmanın caiz olma­dığını ifade etmektedir. Çünkü dinen kötü kabul edilen şeyler haram kılın­mıştır.[Buharı, eşribe]

 

Nitekim İmam Ahmed bu gibi hadis-i şeriflere dayanarak haramla veya içinde haram bulunan bir ilaçla tedavi olmanın haram olduğunu söylemiştir.

 

Zahirîlere göre, haram kılınmış şeylerle tedavi caizdir. Bu mevzuda İbn Hazm şöyle der:

 

"Şarap darda kalan ve zaruret haline düşen için mubahtır. Susuzluğu gidermek tedavi olmak veya boğulmayı önlemek için şarap içen kimseye ce­za düşmez."

 

Delili: Tedavi zaruret hallerinden birisidir. Zaruretler ise haram olan şey­leri mubah kılar. Yine İbn Hazm bu hususu şöyle ifade eder: "Tedavi zaru­ret derecesindedir. Allah Teâlâ: 'Darda kalmanız müstesna olmak üzere size haram kıldıklarını size bir bir açıkladı' buyurmuştur. Şu halde kişinin zaru­ret duyduğu yiyecek ve içecekler haram değildir." İbn Hazm mezhebini tak­viye için şu delili de ileri sürmüştür: "Sidiği içmek haramdır; ancak tedavi ve benzeri zaruret hallerinde haram değildir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.), Urey-nelilere hastalıklarının tedavisi için deve sidiğini mubah kılmıştır." İbn Hazm, caiz değildir diyenlerin dayandığı hadisleri teker teker ele almış, bir kısmı-minin zayıf olduğunu ileri sürmüş bir kısmını da şöyle te'vil etmiştir: "Za­ruret halinde tedavi maksadıyla haram kılınmış şeyleri içmek mubahtır. Bunlar mubah olunca, tedavide kullanılması yasaklanmış "pis ilaçlar" içinde mü-taala edilemezler, bunlara pis denemez."

 

Hanefîlere göre; şifa vereceği kesin olarak biliniyorsa haram ile tedavi caizdir, bilinmiyorsa mubah değildir. İmam Kâsânî, el-Bedâyi' isimli eserin­de şöyle diyor:

 

"Açlık halinde murdar hayvan yemek, susuzluk halinde şarap içmek ve boğazda kalan lokmayı indirmek, boğulmayı önlemek için şarap içmek nasıl caiz ise, şifa vereceği kesin olarak bilindiği takdirde, haram yiyecek ve içe­ceklerle tedavi de öylece caizdir. Ancak onlarla şifanın hasıl olacağı bilinmi­yorsa tedavi caiz olmaz. Şu da var ki İmam Ebû Yusuf, aslında haram oldu­ğu halde deve sidiğinin tedavi maksadıyla içilmesini -bu mevzuda gelmiş olan bir hadisten[Buharı, tefsir sûre (Maide), cihad, diyât; Müslim, kasâme] dolayı mubah kılınmıştır, demiştir. Ebû Hanîfe'ye göre ise bu caiz değildir. Çünkü şifa olacağı kesin olarak bilinmeyen haram ile tedavi caiz değildir. Ona göre Ureyneliler hadisini şöyle anlamak gerekir: Rasûlul­lah (s.a.v.) o sidiğin yalnız onların hastalığına şifa vereceğini bilmiştir.

 

Şâfiîler, şarap ile diğer haram nesneleri birbirinden ayırıyorlar. Onlara göre; pis ve haram olan şeylerle tedavi caizdir, ancak şarapla tedavi caiz de­ğildir. Mezhebin en kuvvetli ve çoğunlukla benimsenmiş görüşü budur. De­lilleri, yukarda geçen ve Enes'den rivayet edilen hadistir. Ureynelilerden bir gurup Rasûlulîah'a gelerek İslâm'ı kabul ve biat ettiler. Medine'nin havası kendilerine ağır geldiği için bir müddet sonra hastalandılar ve durumlarını Rasûlulîah'a arzedince şöyle buyurdu: "Deve çobanımızla beraber Medine dışına çıkıp develerin süt ve sidiğinden faydalansanız." Kabul edip çıktılar, süt ve sidiğinden içtiler ve şifa buldular. Bu isbatlamadan anlaşılıyor ki Şâ­fiîler, diğer pis ve haram şeyleri pis olan deve sidiğine kıyas ediyor ve onlar­la da tedavinin caiz olduğu neticesine varıyor, ancak şarabı bundan istisna ediyorlar. Bu kıyasın gereği, zaruret halinde şarapla da tedavinin mubah olması iken Şâfiîlerin ekseriyeti bunu kabul etmemişlerdir. Bunun sebebine gelince; Şâfiîler de boğazda kalan lokmayı indirmek için, başka helâl bir sıvı bulunmadığı takdirde şarabın içilebileceğİni kabul ederek şöyle diyorlar:

 

Boğazına lokma dursa ve indirecek başka bir şey de bulamasa, şarapla indirmesinin caiz olduğunda ittifak vardır. Şafiî bunu açıkça söylemiş, bu görüş üzerinde fıkıhçılar da ittifak etmiş, hatta şöyle demişlerdir: "Bu du­rumda şarabı içerek kurtulması farzdır. Çünkü burada şarabı içince kurtu­lacağı katidir. Halbuki susuzluk ve hastalık için içilmesi böyle değildir." Şa­rapla ve diğer sarhoşluk veren şeyler ile tedavi mevzuuna gelince; ihtilâf et­mişlerdir. Ekseriyete göre caiz değildir. Bu hüküm, mezhebin de sahih görü­şü haline gelmiştir.[Karaman Hayreddin, İslâmın Işığında Günün Meseleleri, I, 202-205.]

 

Şâfiîlerin bu mevzudaki delilleri ise mevzumuzu teşkil eden babda yer alan hadis-i şeriflerdir.

 

Bu mevzuda üstad Abdülkerim Zeydan şöyle diyor:

 

"İşte bunlardan dolayı biz tedavi için haram şeylerin ilaç olarak alına­bileceği görüşünü tercih ediyoruz. Ancak bunun şartları vardır:

 

a) Hastalık tehlikeli olacak,

 

b) Haram kılınmış ilacın yerini tutacak mubah bir ilaç bulunmayacak,

 

c) Doktorlar o ilacın hastalığı iyi edeceğini kuvvetii zanla dayanarak açık­lamış olacak,

 

d) Tedavi müddeti uzasa bile ilaçtan alınan miktar hastalık zaruretini giderecek kadar olacak.

 

Burada şunu da hatırlatmakta fayda vardır. Birçok doktora, "şarap­tan başka ilacı olmayan bir hastalık var mıdır?" diye sordum. "Bugüne ka­dar böyle bir hastalığın mevcut olduğunu bilmiyoruz" cevabını verdiler."[Karaman Hayreddin, a.g.e, 212.]